fbpx
web3.0
İnsan Merkezli Web: Web 3.0 Nedir?

Web 3.0, internetin gelişiminde web’in etkileşimli, akıllı ve kullanıcı merkezli hale geleceği bir süreç olarak bilinir. Bu süreç ise yapay zekanın (AI), semantik webin ve nesnelerin internetinin (IoT) popülaritesi tarafından yönlendirilir. Temel olarak bilgisayarların tek bir sunucuda sabit bir yerde depolanan bilgileri bulması için özel web adresleri biçiminde HTTP kullanması gerekir. Bununla birlikte Web 3.0’ın içerdiği teknolojiler ve diğer sürümlerden farkı da oldukça merak edilmektedir. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda web 3.0 hakkında merak edilenleri detaylı bir şekilde sizler ile paylaşacağız.

Web 3.0’ın Barındırdığı Teknolojiler

Web 3.0’ın içerisinde barındırdığı teknolojiler arasında birçok özellik yer almaktadır. Bunlar genel olarak aşağıdaki gibidir: 

Blok Zinciri (blockchain):

Blockchain olarak bilinen blok zinciri, internet üzerindeki birçok bilgisayarda depolanan bir işlemdir. Bu sistemde tüm işlemler herkes tarafından görülebilmektedir. 

Kripto Para: 

Bir hükümet veya merkez bankası tarafından kontrol edilmeyen merkezi olmayan para birimidir. İşlemleri kaydetmek için blockchain teknolojisi tercih edilir.

NFT: 

NFT, hiçbir şekilde değiştirilemeyen benzersiz bir dijital veya fiziksel varlığa bağlı, takas edilemez dijital mülktür. 

Merkezi Olmayan Uygulamalar: 

Normal uygulamaların merkezi bir sunucuda oluşmasına karşıt olarak merkezi olmayan uygulamalar blok zinciri ya da eşler arası ağlarda (P2P) çalışan uygulamalar olarak ele alınır. 

Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3.0 Arasındaki Temel Farklar

Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3,0 arasında birçok fark vardır. Öncelikle web 1.0, internetin ilk evresidir ve genellikle 1990’ların ortalarından 2000’lerin başlarına kadar olan dönemi ifade eder. Web 1.0’da web siteleri çoğunlukla statik ve etkileşim olanağı sınırlıdır. İçerik, şirketler veya bireyler tarafından oluşturulur ve kullanıcılara sunulur. E-ticaret, online haber siteleri ve statik web sayfaları bu döneme örnektir.

Web 2.0, genellikle 2000’lerin ortalarından itibaren başlayan bir dönemi ifade eder. Web 2.0’da web siteleri interaktif hale gelir ve kullanıcılar içerik oluşturma, düzenleme ve paylaşma gibi etkin roller üstlenir. Sosyal medya platformları, bloglar ve çevrimiçi iş birliği araçları Web 2.0 örnekleridir. Kullanıcılar arasında iletişim ve etkileşim artar.

Web 3.0 henüz tam olarak tanımlanmamış ve gelecekteki bir evrimi ifade eder. Bu teknolojinin odak noktalarından biri, verilerin daha anlamlı bir şekilde bağlantılı olmasını, yapay zekâ ve makine öğrenimi teknolojilerinin daha yaygın kullanılmasını içerir. Blockchain teknolojisi gibi dağıtık yapılar ve merkezi olmayan uygulamalar Web 3.0’ın olası örnekleridir.

RDC Partner olarak bu yazımızda, Web 3.0 hakkında merak edilenleri sizler ile paylaştık. Ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Endüstri 4.0 Nedir? Hangi Alanları Kapsar?

metaversenedir
Dijital Gerçeklikte Yeni Bir Dönem: Metaverse

Metaverse, genellikle bilgisayar grafikleri, yapay zekâ ve sanal gerçeklik teknolojilerinin birleşiminden oluşan bir teknolojidir. Bu teknoloji sayesinde 3D sanal dünyalar, nesnelerin ve dijital varlıkların etkileşim içerisinde kullanıcılarla bir araya gelir. Metaverse genel olarak 3D sanal evren olarak tanımlanabilir. Ayrıca insanların, gerçek dünya ile sanal dünya arasında etkileşim kurabileceği, sosyalleşebileceği ve çeşitli aktivitelere katılabileceği bir platform olarak düşünmek mümkündür. 

Metaverse teknolojisinin temel amacı, gerçek dünyanın sınırlamalarını aşarak insanların daha özgürce, yaratıcı bir şekilde ve belki de tamamen yeni bir kimlikle etkileşime girmesine olanak sağlamasıdır. Bununla birlikte metaverse teknolojileri ve sunduğu fırsatlar gibi konularda merak edilmektedir. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda metaverse hakkında merak edilenleri detaylı bir şekilde sizler ile paylaşacağız. 

Metaverse Nedir?

Metaverse, insanların dijital avatarlar ile temsil edildiği bir ortam sunar. Bu avatarlar ile kullanıcıların sanal dünyada hareket etmeleri ve etkileşime girmeleri mümkün hale gelir. Kullanıcılar, bu sanal evrende sosyal etkileşimlerde bulunabilir, oyunlar oynayabilir, ticaret yapabilir, eğitim ve öğrenme gibi deneyimler yaşayabilirler. 

Metaverse, günümüzde çeşitli oyunlar, sosyal medya platformları, artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik uygulamaları ile varlığını gösterir. Bununla birlikte tüm bu farklı platformları ve dijital deneyimleri tek bir bağlantılı ve etkileşimli evrende birleştirmek, metaverse‘i gerçek bir olgu haline getirmek için çalışma gerektiren bir hedef olarak kabul edilir.

Metaverse Teknolojileri Nelerdir?

Metaverse’in temelini oluşturan teknolojiler, kullanıcıların sanal dünyada etkileşim kurmasını ve bu dijital evrende deneyimler yaşamasını sağlar. Metaverse’i oluşturan temel teknolojiler ise genel olarak aşağıdaki gibidir:

  • Sanal Gerçeklik (VR- Virtual Reality)
  • Artırılmış Gerçeklik (AR- Augmented Reality)
  • Yapay Zekâ (AI- Artificial Intelligence)
  • 3D Grafik ve Tasarım
  • Blok Zinciri Teknolojisi
  • Uzaktan İletişim Teknolojileri

Metaverse’nin Sunduğu Yeni İş Modelleri ve Fırsatlar

Metaverse, geleneksel iş modellerinin yanı sıra yeni ve heyecan verici iş fırsatları sunan bir teknoloji olarak kabul edilmektedir. Bu dijital evrende ortaya çıkan iş modelleri ve fırsatlar ise genel olarak aşağıdaki gibidir:

  • Sanal Emlak ve Mülkiyet
  • Sanal Ticaret ve E-Ticaret
  • Eğlence ve Etkinlikler
  • Eğitim ve Eğitim Materyalleri
  • Sanal Reklam ve Pazarlama
  • Sanal İş Toplantıları ve Konferanslar
  • Sanal Sağlık ve Terapi Hizmetleri

Bu iş modelleri ve fırsatlar, metaverse’in hızla büyüyen ekonomik ekosistemini işaret eder. Geleneksel iş modelleri ve endüstriler, dijital dünyada da var olma ve farklılaşma yollarını keşfetmeye başlamışlardır. Gelecekte, metaverse’in iş dünyasında daha da önemli ve etkileyici bir rol oynaması beklenmektedir. Ancak bu yeni dijital dünyanın altyapısı, güvenliği ve etik boyutları da ele alınmalıdır.

RDC Partner olarak bu yazımızda, metaverse hakkında merak edilenleri sizler ile paylaştık. Ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: ChatGPT Nedir?

bulutabanlı
Bulut Tabanlı Yazılım Geliştirme ve Avantajları

Bulut tabanlı yazılım geliştirme, yazılım uygulamalarının bulut bilişim altyapısını kullanarak tasarlanması, dağıtılması ve yönetilmesini kapsamaktadır. Geleneksel yazılım geliştirme yöntemlerine kıyasla pek çok avantajı bulunur. Bununla birlikte bulut tabanlı yazılım geliştirmenin birçok avantajı vardır. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda bulut tabanlı yazılım geliştirme hakkında merak edilenleri sizler ile paylaşacağız.

Veri Güvenliği ve Yedekleme İmkânı

Veri güvenliği ve yedekleme, bulut tabanlı yazılım geliştirmede önemli konulardan biridir. Bulut tabanlı çözümlerin avantajlarını tam olarak kullanabilmek için veri güvenliği ve yedeklemenin iyi yönetilmesi son derece önemlidir.

Bulut tabanlı yazılımların güvenlik ve yedekleme önlemleri, çoğu durumda sağlayıcılar tarafından sunulmaktadır. Bu nedenle, bir bulut hizmet sağlayıcısı seçerken, veri güvenliği, şifreleme, yedekleme politikaları ve güvenlik önlemleri hakkında detaylı bilgi almak ve ihtiyaçlarına uygun bir çözüm seçmek önemlidir. Aynı zamanda, kullanıcıların kendi iç süreçlerinde de güvenlik en iyi uygulamalarını takip etmeleri ve verilerini düzenli olarak yedeklemeleri önerilir.

Esneklik ve Ölçeklenebilirlik

Bulut tabanlı yazılımların esneklik ve ölçeklenebilirlik özellikleri, bu tür çözümlerin popülerliğini artıran önemli faktörlerdendir. Bu özellikler ise genel olarak aşağıdaki gibidir:

Esneklik

Cihaz ve Yer Bağımsızlığı: Bulut tabanlı yazılımlar, internete bağlı herhangi bir cihazdan erişilebilir. Bu durum, kullanıcıların istedikleri zaman ve herhangi bir yerden uygulamalara ulaşmalarına olanak sağlar. 

Hızlı Dağıtım: Bulut tabanlı yazılımların dağıtımı ve kullanıma sunulması geleneksel yazılımlara göre daha hızlıdır. 

Özelleştirme: Bulut tabanlı yazılımlar, genellikle esnek yapıda olur ve kullanıcıların ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir. 

Çoklu Entegrasyon: Bulut tabanlı yazılımlar, farklı platformlar ve diğer bulut hizmetleriyle kolayca entegre edilebilir. Bu durum, kullanıcıların farklı uygulamalar arasında veri ve bilgi paylaşımını basitleştirir ve iş akışını iyileştirir.

Ölçeklenebilirlik

Dinamik Kaynak Dağıtımı: Bulut tabanlı yazılımlar, kullanıcı taleplerine göre otomatik olarak kaynakları artırıp azaltabilir. 

Kullanıcı Sayısına Göre Ölçeklenebilirlik: Bulut tabanlı yazılımlar, kullanıcı sayısı arttıkça daha fazla kullanıcıyı desteklemek için gereken kaynakları dinamik olarak ayarlayabilir.

Ek Kaynaklar: Bulut tabanlı hizmet sağlayıcılar, gerektiğinde daha fazla işlem gücü, depolama alanı veya ağ kaynağı ekleyebilir.

Maliyet ve Kaynak Tasarrufu

Bulut tabanlı yazılımlar, maliyet ve kaynak tasarrufu sağlama konusunda çeşitli avantajlar sunar. Geleneksel yazılım uygulamaları için fiziksel sunucuların satın alınması, kurulumu, bakımı ve güncellenmesi gerekebilir. Bu durum, önemli bir başlangıç maliyeti ve sürekli bakım giderleri anlamına gelir. Diğer yandan bulut tabanlı çözümler için fiziksel sunucu ihtiyacı bulunmaz. Bu nedenle sunucu satın alma maliyeti, depolama alanı ve güç tüketimi gibi harcamalar azalır.

Bulut tabanlı çözümler, kullanıcı taleplerine göre otomatik olarak ölçeklenebilir. Bu sayede, yüksek talep dönemlerinde ek kaynaklar otomatik olarak sağlanır. Ayrıca, pay-as-you-go modeli ile kullanıcılar yalnızca ihtiyaç duydukları kaynaklar için ödeme yaparlar ve gereksiz kapasite maliyetini önlerler.

RDC Partner olarak bu yazımızda, bulut yazılımı hakkında merak edilenleri sizler ile paylaştık. Ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Bulut Bilişim Teknolojisi Nasıl Çalışır?

artırılmısgercekliknedir
Artırılmış Gerçeklik: Dijital Dünyayı Fiziksel Gerçeklikle Birleştiren Teknoloji

Artırılmış gerçeklik (Augmented Reality- AR), günümüzde mevcut gerçekliği zenginleştiren bir deneyim türü olarak bilinmektedir. Bu teknoloji ise algıladığımız fiziksel etkenin bilgisayar kaynaklı grafik, video, ses, GPS gibi verilerle birleştirilmesi ile oluşmaktadır. Artırılmış gerçeklik, oluşturulan duyusal unsurların gerçek zamanlı olarak zenginleştirmesini ve dünya ile etkileşimini sağlar. Kısacası gerçek ve sanal dünyaların birbirinden tamamen ayrılmadığı, tersine daha da iç içe girdiği bir gerçeklik olarak ele alınmaktadır. Bununla birlikte artırılmış gerçeklik nedir ve kullanım alanları gibi konular son derece merak edilmektedir. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda artırılmış gerçeklik hakkında merak edilenleri detaylı bir şekilde sizler ile paylaşacağız.

Artırılmış Gerçeklik Nedir? Hangi Alanlarda Kullanılır?

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünya görüntüsüne dijital içerik ekleyen bir teknolojidir. Bu dijital içerik, genellikle görsel ya da işitsel geri bildirimlerle kullanıcıların fiziksel dünyayı daha zengin ve interaktif bir şekilde deneyimlemesine olanak sağlar. Artırılmış gerçeklik, bilgisayar görüşü, sensörler ve algoritmalar ile gerçek zamanlı olarak ortamı analiz eder ve buna uygun dijital içeriği kullanıcının görüş alanına ekler. Ayrıca bu teknoloji farklı alanlarda da kullanılmaktadır. Artırılmış gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı bazı alanlar ise aşağıdaki gibidir:

  1. Eğitim ve Öğrenme

Bu gerçeklik, eğitim süreçlerinde öğrencilere interaktif ve görsel deneyimler sunarak öğrenme süreçlerini destekler. 

  1. Eğlence ve Oyunlar

Oyun dünyasında artırılmış gerçeklik, gerçek dünyayı temel alan oyunlar ve deneyimlerin geliştirilmesini sağlar. 

  1. Satış ve Pazarlama

AR, müşterilere ürünleri deneyimleme fırsatı sunarak satış ve pazarlama süreçlerini destekler.

Günümüzdeki 3 İlginç Arttırılmış Gerçeklik Örnekleri

Günümüzde artırılmış gerçeklik teknolojisi için verebileceğimiz birçok örnek vardır. Bunlardan en ilginç olanları ise aşağıdaki gibidir:

  1. Pokemon GO

Artırılmış gerçeklik sayesinde Pokemon Go oyununu oynarken yolda karşınıza çıkan pokemonları toplamanız mümkündür. Bu özellik ise eğlenceli vakit geçirmeniz ve interaktif şekilde oyun oynamanızı sağlıyor. 

  1. IKEA

Artırılmış gerçeklik sayesinde IKEA firması her ürün için kod üretmektedir. Kodu akıllı telefonunuza yüklemiş olduğunuz arttırılmış gerçeklik uygulaması ile tarattığınızda ise ürünü 3 boyutlu olarak incelemeniz mümkün hale gelir. Bu durum, daha rahat ve konforlu bir alışveriş hizmeti almanıza yardımcı olmaktadır.

  1. Nissan

Araba almadan önce aracın içini, dışını incelemek için bir broşür üzerindeki kodu kullanmanız yeterli olacaktır. Böylece arabanın her detayını değerlendirebilirsiniz.

RDC Partner olarak bu yazımızda, artırılmış gerçeklik hakkında merak edilenleri sizler ile paylaştık. Ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Yapay Zeka Teknolojisi Nedir?

yazılımguvenligi
Yazılım Güvenliği: En Önemli Tehditler ve Nasıl Korunmalı?

Yazılım güvenliği, günümüzün dijital çağında büyük önem taşıyan bir konudur. Gelişen teknolojiyle birlikte, bilgilerin korunması ve gizliliği büyük bir endişe haline gelmektedir.  Ayrıca yazılım güvenliği, yetkisiz erişimden ve yok edilmeden korunması ile ilgili bir süreç olarak bilinir. Temel amacı ise gizlilik, bütünlük ve erişilebilirlik ilkelerine uygun olarak yazılımın korunmasını sağlamaktır. Hem bireysel kullanıcılar hem de kurumlar için önemlidir. Bunun nedeni ise güvenlik ihlalinin ciddi sonuçlar doğurabilmesi ve büyük zararlara neden olabilmesidir. Bunun yanı sıra yazılım güvenliğindeki temel tehditler de merak edilen bir konudur. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda, yazılım güvenliği hakkında merak edilenleri sizler ile paylaşacağız.

Yazılım Güvenliğindeki Temel Tehditler Nelerdir?

Son dönemlerde yaşanan güvenlik açıklarının neden olduğu mali zarar oldukça büyüktür. Bununla birlikte büyük küresel şirketlerden devletlerin bilgilerine kadar birçok alanda yaşanan güvenlik açıkları ve saldırılarla verileri başka ellere sızdırmaları muhtemeldir. Yazılım güvenliği için yapılan ihmaller milyonlarca kişiyi etkiler. Bu nedenle sistemlerinizin güvenliği için bireysel önlemlerin dışında profesyonel destek de alınması son derece önemlidir. Ayrıca yazılım güvenliğindeki temel tehditler genel olarak aşağıdaki gibidir:

  • Web uygulamaları ve iç yazılım güvenliği
  • Verilerin hacklenmesi
  • Yazılım korumasının olmaması

Yazılım Güvenliği için Hangi Yöntemler Uygulanmalı?

Yazılım güvenliğini kendi kullanıcılarımıza dikkat etmeniz son derece önemlidir. Bu durumda yetki verdiğimiz kullanıcıların kim olduğuna ve verdiğimiz yetkilerle nerelere erişebildiklerine dikkat etmelisiniz. 

Yazılımcı ne kadar tecrübeli de olsa yazılan kodlar hata içerebilir. Kullanılan yazılımın kendi hatalarından kaynaklı sorunlar yaşanması muhtemeldir. Bu tip sorunların önüne geçmek için güvenilir siber güvenlik şirketleri tarafından destek almanızı ve gerekli testleri uygulamanız yardımcı olacaktır. Kısacası yazılım güvenliğinde yetki verdiğiniz kişi ve kurumlara dikkat etmeniz oldukça önemli bir kriterdir.

Yazılım güvenliğinde tek seferlik yapılan güvenlik testleri yerine güvenliğin sürekli olarak ele alındığı yaklaşımları benimsemek son derece önemlidir. Sürekli güvenlik kavramı ve tasarımsal güvenli kavramları yazılımların ilk aşamadan itibaren güvenlik odaklı olarak tasarlanıp hayata geçirilmesi gerekliliğini önerir. Ayrıca olabildiğince az yetki vermek, erişimleri denetlemek ve savunma mekanizması oluşturmak en temel yazılım güvenliği kriterlerindendir.

İlginizi Çekebilir: Ağ İzleme (Network Monitoring)

RDC Partner olarak bu yazımızda, yazılım güvenliği, tehditler ve güvenlik için uygulanması gereken yöntemler hakkında merak edilenleri sizler ile paylaştık. Yazılım çözümlerimizden faydalanmak, ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

productlifecycle
Ürün Yaşam Döngüsü (PLM) İşletmeler İçin Önemi

Ürün yaşam döngüsü, ürünün tüketicileri ile buluşmasından piyasadan kalktığı sürece kadar olan zaman dilimidir. Ürünlerin yaşam süresi genel anlamda dört farklı aşamadan oluşmaktadır. Bu aşamalar ise; giriş, büyüme, olgunluk ve düşüş olarak ele alınır. Bir ürünü desteklemeye yönelik tüm stratejik yöntemler, ürün yaşam döngüsü yönetimi olarak ele alınmaktadır. 

Product Lifecycle Management olarak bilinen ürün yaşam döngüsü, ürünlerin ne zaman piyasaya sürülmesi gerektiğini belirlemeye olumlu yönde katkı sağlar. Bunun yanı sıra ürün yaşam döngüsünün önemi ve işletmeler için sunduğu avantajlar gibi konular merak edilmektedir. RDC Partner ekibi olarak bu yazımızda, ürün yaşam döngüsü hakkında merak edilenleri sizler ile paylaşacağız.

Ürün Yaşam Döngüsü Nedir ve Neden Önemlidir?

Ürün yaşam döngüsü, tüketicilere sunulan ürünün talep edilmesi süresinde uğradığı değişiklikler ile talep miktarı hakkında alınan geri dönüş bilgi yöntemini ifade eder. Bu döngü, piyasaya sürülen ürün veya hizmetin etkinliğinin devamını veya etkinliğinin sonlanması hakkında üreticilere bilgi sunar. 

Etkili bir ürün yaşam döngüsü yönetimi işletmenizin rakiplerinden daha iyi performans göstermesini mümkün kılar. Bu sayede işletme oldukça kârlı hale gelir. Tüketici ise talep ettiği sürece devam eden bir ürün potansiyeline sahip olur. Ayrıca ürün yaşam döngüsü sistemlerini kullanmak işletmelerin yeni ürün geliştirmesini zorluğundan ve tekniğinden uzak durmasına katkı sağlar. 

Bir ürünün yaşam döngüsünün hangi aşamasında olduğunu belirlemek ürünün nasıl pazarlanacağını ortaya koymak açısından son derece önemlidir. Ayrıca bir ürün tanıtım sürecinde olduğundan daha fazla reklam gerektirirken önceden olan bir ürün de farklılaştırılma ihtiyacı içinde olabilir. Bu durum, etkili bir ürün yaşam döngüsü yönetimi süreci ve detaylı analiz sonuçlarına göre uygulanır.

İşletmelere Sağlayacağı Avantajlar

Ürün yaşam döngüsünün işletmelere sağladığı çeşitli avantajlar bulunmaktadır. Bu avantajlar genel olarak aşağıdaki gibidir:

  • Geliştirilmiş ürün kalitesi ile ürün güvenilirliği sağlamanıza olanak tanır.
  • Azaltılmış prototip maliyetleri sağlar.
  • Doğru ve zamanında gelen fiyat teklifi talepleri sunar.
  • Yeni tedarikçilerden gelen talepler sunar.
  • Satış fırsatlarının ve gelir katkılarının hızlı bir şekilde belirlenmesine yardımcı olur.
  • Orijinal verilerin yeniden kullanımı ile tasarruf sağlaması mümkün hale gelir.
  • Ürün optimizasyonu için gerekli bilgiler elde etmenizi mümkün kılar.
  • Azaltılmış atıkla birlikte çevre dostu ürünler geliştirme fırsatı sunar.
  • Mevsimsel satış dalgalanmalarını yönetmek için geliştirilmiş stratejiler sunar.
  • Maliyetleri azaltmak için öngörüler sunar.
  • Maksimum tedarik zinciri iş birliği sağlar.

Ürün Yaşam Döngüsü (PLM)’nin Geleceği

Ürün yaşam döngüsü, ürünlerin tüm yaşam döngüsünü yönetmek için bir stratejisi sağlar. Bu strateji, ürünlerin konsept, tasarım, prototip oluşturma, üretim, kalite kontrol, kullanım, bakım ve imha aşamalarının yönetimini kolaylaştırmaktadır. PLM, dijital bilgisayarlar, dijital bilgi ve dijital iletişim ile yönetilen ürünler olan dijital bir dizim sunar.

İlginizi Çekebilir: 7 Adımda Ürün Geliştirme Nedir?

RDC Partner olarak bu yazımızda, ürün yaşam döngüsü hakkında edilenleri sizler ile paylaştık. Yazılım çözümlerimizden faydalanmak, ürün ve hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için sitemizi inceleyebilir ya da iletişim kanallarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.